Mülteci akışı, sığınma başvuruları ve geri dönüş oranları üzerine analiz
Schengen vizesi başvurularında Türk vatandaşlarının karşılaştığı yüksek ret oranları ve randevu zorlukları, Avrupa Birliği (AB) tarafından Türkiye’nin “vize riskli ülke” olarak görülmesiyle yakından ilişkili. Peki AB, Türkiye’yi neden bu kategoride değerlendiriyor? Arka planda hangi veriler ve politik endişeler var?
Son yıllarda birçok Türk vatandaşı, vizeyle Avrupa’ya giriş yaptıktan sonra geri dönmeyerek iltica başvurusu yapmayı tercih ediyor. Almanya, Hollanda ve İsviçre gibi ülkeler, Türkiye'den gelen sığınma başvurularında dikkat çekici bir artış olduğunu rapor ediyor. Bu durum, AB ülkelerinde “geri dönmeme riski” olarak kayıtlara geçiyor ve vize başvurularına daha şüpheci yaklaşılmasına neden oluyor.
Türkiye, coğrafi konumu gereği Orta Doğu ve Asya’dan gelen mülteciler için hem transit hem hedef ülke konumunda. AB, Türkiye üzerinden Avrupa’ya yönelen düzensiz göç akınlarının kontrol altına alınmasında sorunlar yaşandığını belirtiyor. Bu nedenle Türkiye vatandaşlarının da bu hareketlilikten etkilenebileceği varsayımıyla vize değerlendirmelerinde daha sert kriterler uygulanıyor.
AB ülkeleri, kısa süreli vize alanların önemli bir kısmının süresi bitse de ülkeden çıkmadığını tespit ediyor. Türkiye’den yapılan başvurularda geri dönüş oranlarının düşüklüğü, AB’nin risk analiz sistemlerinde olumsuz bir gösterge olarak değerlendiriliyor. Bu durum, sistematik olarak “yüksek riskli ülke” sınıfına girilmesine neden olabiliyor.
AB-Türkiye ilişkileri zaman zaman gerilimli seyrettiği için, vize politikalarına da dolaylı yansımalar oluyor. İnsan hakları, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi başlıklarda yaşanan gerilimler, AB ülkelerinin güvenlik endişelerini artırarak bireysel vize başvurularına daha dikkatli yaklaşmasına sebep olabiliyor.
Uzmanlara göre Türkiye’nin bu algıyı değiştirebilmesi için hem düzensiz göçle mücadelede etkin politikalar geliştirmesi hem de iltica başvurularını azaltacak sosyal ve ekonomik reformlara ağırlık vermesi gerekiyor. Ayrıca AB ile güven artırıcı adımlar atılması, vize serbestisi sürecinin yeniden gündeme gelmesini sağlayabilir.
Sonuç: Türkiye'nin AB nezdinde “vize riskli ülke” olarak görülmesi sadece bireysel başvuru sahiplerinden kaynaklanmıyor; göçmen politikaları, siyasi iklim ve Avrupa’ya yönelik kalış eğilimleri de bu değerlendirmeyi etkiliyor. Ancak yapıcı diplomasi ve iç reformlarla bu algının zamanla değişmesi mümkün.
Web sitemizden iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. İnternet sitemizi kullanarak bu çerezleri ve KVKK bilgilendirmemizi kabul etmiş olursunuz.